Avrupa Birliği, bilimi politik baskılardan arındırmak ve kıtanın araştırma cazibesini artırmak için dev bir adım attı. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris’te düzenlenen konferansta “Bilim için Avrupa’yı Seç” programını duyurdu.
Bu dev girişim, Avrupa’yı bilim insanları için güvenli, teşvik edici ve uzun vadeli kariyer vadeden bir merkez haline getirmeyi hedefliyor. 500 milyon euro değerindeki fonla desteklenecek program, sadece bilimsel üretimi değil, aynı zamanda bilim insanlarının Avrupa’da yaşam kurmasını da kolaylaştırmayı amaçlıyor.
Bilim İçin Avrupa’yı Seç Programının Temel Hedefleri
Avrupa Komisyonu’nun açıkladığı programın temel dayanakları arasında bilimsel özgürlük, yenilikçiliğin teşviki, nitelikli beyin göçünün artırılması ve bütçesel istikrarın sağlanması yer alıyor. Avrupa Araştırma Konseyi (ERC) aracılığıyla dağıtılacak fonlar, hem yeni araştırmaların başlatılması hem de mevcut projelerin desteklenmesi için kullanılacak.
Von der Leyen’in “Bilimi seçin. Avrupa’yı seçin” çağrısı sadece Avrupa içindeki bilim insanlarına değil, küresel ölçekte bu alanda çalışan herkese sesleniyor. Program, laboratuvar kurulumlarından taşınma masraflarına kadar birçok kalemde destek sağlayacak şekilde tasarlandı.
ABD’de Bilime Gelen Baskılar, Avrupa’yı Ön Plana Çıkardı
Programın küresel bağlamda önem kazanmasının başlıca nedenlerinden biri, ABD’de bilimsel özgürlüğe yönelik son dönemde artan baskılar. Donald Trump’ın ikinci başkanlık döneminde, federal fonların dondurulması, yabancı öğrencilere yönelik vize sınırlamaları ve akademik projelere müdahale gibi adımlar, birçok bilim insanını alternatif arayışlara yöneltti.
Nature dergisinin yayımladığı bir araştırmaya göre, Amerikalı bilim insanlarının yüzde 75’i ülkeyi terk etmeyi düşünüyor. Özellikle Çin ve Avrupa’dan ABD’ye yapılan başvuruların ciddi oranda azaldığı, bu nedenle Avrupa’nın bu fırsatı değerlendirmek istediği belirtiliyor.
Hangi Alanlar Desteklenecek?
Henüz tüm detayları açıklanmasa da programın öncelikli olarak destekleyeceği alanlar arasında sağlık, iklim, enerji, yapay zeka, uzay, kuantum teknolojisi, yarı iletkenler, döngüsel ekonomi, dezenformasyonla mücadele ve biyoçeşitlilik yer alıyor. Ayrıca, Marie Skłodowska Curie Bursları kapsamında başlatılan pilot program ile, doktora sonrası araştırmacıların uzun vadeli istihdamına destek verilmesi de planlanıyor.
Pilot program için ayrılan 22,5 milyon euroluk bütçe ile, kurumların en az üç araştırmacıyı beş yıl boyunca istihdam etmesi şart koşuluyor. Başvurular 1 Ekim’de başlayacak ve 3 Aralık 2025’te sona erecek.
Avrupa’nın Önündeki Zorluklar Neler?
Elbette her büyük adım gibi bu program da bazı zorluklar barındırıyor. Uzmanlar, Avrupa’nın araştırma ekosisteminde ciddi bürokratik engellerin bulunduğunu ve finansal teşviklerin ABD’ye kıyasla zayıf kaldığını belirtiyor. Kanada’nın Baş Bilim Danışmanı Mona Nemer, Avrupa’nın “çevik ve esnek” bir sistem kurmadan yetenekli beyinleri uzun vadede elde tutamayacağını vurguluyor.
Von der Leyen ise bu eleştirileri dikkate aldıklarını belirterek, Avrupa’nın yeni bir yasal düzenlemeyle bilimsel özgürlüğü güvence altına alacağını açıkladı. Ayrıca Avrupa Komisyonu’nun, araştırmaların ticarileştirilmesi sürecinde yaşanan gecikmeleri aşmak için çözüm arayışında olduğunu da ifade etti.
Türkiye’den Araştırmacılar da Dahil Olabilecek
Türkiye’nin 2021 yılında Ufuk Avrupa programına tam katılım sağlamasıyla birlikte, Türk araştırmacılar da bu fonlara başvuru yapabilecek. Bu sayede, Türkiye’den birçok üniversite ve kurum, Avrupa’daki projelerle eşit şartlarda yarışma fırsatı yakalayacak.
Program, Türkiye için de nitelikli bilim insanlarının yurtdışına göçünü azaltmak ve Avrupa ile akademik iş birliğini artırmak açısından önemli bir fırsat sunuyor.
Bilim İçin Yeni Bir Harita Çiziliyor
Avrupa, Choose Europe for Science programıyla sadece bilimsel üretimin kalbinde yer almakla kalmıyor, aynı zamanda dünyada giderek daralan akademik özgürlük alanına da bir alternatif sunuyor. ABD gibi ülkelerde artan siyasi müdahaleler karşısında, Avrupa “bilim özgürdür” ilkesini yeniden tanımlıyor.
Programın uzun vadede etkili olup olmayacağı elbette uygulanış biçimine bağlı. Ancak şurası açık: Avrupa artık sadece bir kıta değil, bilimin yeni yuvası olmaya aday.