Fransız sinemasının efsanevi ismi Gerard Depardieu, 2021 yılında bir film setinde iki kadına yönelik cinsel saldırı suçlamasıyla yargılandığı davada suçlu bulundu. Paris’te görülen davada mahkeme, 76 yaşındaki oyuncuya 18 ay ertelenmiş hapis cezası verdi ve cinsel saldırganlar listesine alınmasına hükmetti. Karar, mağdurlara ayrıca 1000’er euro tazminat ödenmesini de içeriyor.
Ancak bu mahkumiyet yalnızca bir aktörün cezası değil; birçokları için Fransa’daki derin bir kültürel dönüşümün sembolü. Bir dönem sinemanın dokunulmaz figürlerinden biri sayılan Depardieu’nun düşüşü, Fransa’da güç dengesinin değişmeye başladığını gösteriyor olabilir.
Setten Gelen Suçlamalar ve Değişen Tavır
Kararın dayanağını oluşturan olaylar, Depardieu’nun Les Volets Verts adlı filmin çekimleri sırasında yaşandı. Set tasarımcısı Amelie ve yönetmen yardımcısı Sarah, oyuncunun kendilerine elle tacizde bulunduğunu ifade etti. Mahkeme, özellikle Amelie’nin ifadelerini “tutarlı ve inandırıcı” bulurken, Depardieu’nun beyanlarının zaman içinde çelişkili olduğunu belirtti.
Depardieu, karar duruşmasına katılmadı ve avukatı temyiz başvurusu yapacaklarını açıkladı. Ancak karar sonrası konuşan Amelie, “Bu bir zafer ve ileriye atılmış büyük bir adım” diyerek Fransa’da sessizliğin bozulduğunu ifade etti.
#MeToo Fransa’ya Uğramış mıydı?
Fransa, Hollywood’un #MeToo dalgası sonrasında sessiz kalmakla eleştirilmişti. Ancak son yıllarda yaşanan bir dizi dava, bu sessizliğin yerini yeni bir farkındalığa bıraktığını gösteriyor.
Yönetmen Christophe Ruggia’nın, oyuncu Adèle Haenel’e çocukken cinsel saldırıda bulunduğu gerekçesiyle 2024’te suçlu bulunması, sinema sektöründeki “dokunulmazlık” algısını sarstı. Haenel, 2023 yılında Fransız film sektöründeki “genel hoşgörü kültürünü” protesto ederek sektörden çekilmişti.
Bu gelişmelerin ardından Depardieu’nun mahkumiyeti, kültürel ve hukuki bir kırılma anı olarak görülüyor. France 24 kültür editörü Eve Jackson, “Fransa’daki sismik dönüşüm artık görünür hale geldi” diyor ve ekliyor:
“Depardieu’nun düşüşü, sette gücünü kötüye kullanan ‘büyük adamlar’ döneminin sonuna işaret ediyor.”
Nesiller Arası Çatışma ve Tepkiler
Fransız kamuoyunda Depardieu’yu savunanlar da oldu. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 2024’te yaptığı açıklamada ünlü aktörün “Fransa’yı gururlandırdığını” söylemişti. Eski sinema yıldızı Brigitte Bardot ise onu “bir dahi” olarak nitelendirdi ve “bir kızın poposuna dokunan insanlar cezalandırılmamalı” diyerek tartışma yarattı.
Ancak genç kuşak, bu açıklamaları artık geçmişte kalmış bir dönemin ürünü olarak görüyor. Jackson bu durumu şöyle yorumluyor:
“50-60 yaş üzeri için Depardieu bir simge olabilir, ama genç nesil için bu hikâyenin bir cazibesi kalmadı.”
Davada Kadınlara Yönelik Düşmanca Dil Cezalandırıldı
Depardieu’nun avukatı Jérémie Assous, iki mağdur kadını “histerik”, “yalancı” ve “kuduz feminist” olarak nitelendirdi. Bu dil, yargıç tarafından cinsiyetçi ve küçük düşürücü bulundu ve mahkumiyete ekstra para cezası gerekçesi oldu. Bu da Fransa’daki yeni hukuk yaklaşımının bir göstergesi olarak yorumlandı.
Bir Anıtın Yıkılışı mı?
Fransız yazar Agnès C. Poirier, BBC’ye yaptığı değerlendirmede, “Bir anıt yıkıldığında bu her zaman güçlü ve sembolik olur” ifadesini kullanarak Depardieu’nun mahkumiyetinin yalnızca bireysel bir olay olmadığını vurguladı.
Artık Cannes gibi prestijli festivallerde bile oyuncuların kimliklerinden gelen gücü kötüye kullanmalarının tolere edilmediği bir atmosferin oluştuğu konuşuluyor. Sinema dünyası, güç sahiplerinden hesap sormaya başlamış gibi görünüyor.